Piyasada aslında birçok meta tag eklentisi var.
Ben bir süre önce Simple Meta Tags isimli eklentiyi kullanmıştım.
Gel zaman git zaman Simple Meta Tags ortadan kaybolunca bir süre bu konuyu es geçtim. Bugün Simple Meta Tags’e sadelik ve kullanım kolaylığı açısından rakip olabilecek bir meta tag eklentisi buldum: Meta Tag Manager
Google aramalarında bu blogun Onur’s Info, Onur’un Karalama Defteri şeklinde görünmesini istediğim için şu şekilde bir meta tag oluşturdum;
Bakalım meta tag’ler Google sonuçlarında ne zaman belirecek.
Bu haftamı blogun PageSpeed Insights notunu nasıl yükseltebileceğime ayırdım.
Bunun için hızlı ve sade bir WordPress teması gerekiyordu ve ben de 2013 ve sonrasına ait ön tanımlı WordPress temaları dahil olmak üzere birçok temayı kurup, kurcaladım.
GeneratePress‘i ön tanımlı ayarlarıyla kullanırsanız bu temaya yaklaşabilen bir ikinci yok gibi.
GeneratePress’ten sonra WordPress’in 2013 yılında piyasaya sürülen YirmiOnüç resmî temasını da başarılı bulduğumu söyleyebilirim.
Bu blogun GeneratePress’in bu yazıyı yazdığım an itibariyle en güncel sürümü olan 3.2.4 sürümüyle Google’ın PageSpeed Insights’ından aldığı not:
Mobil Puanları
Masaüstü Puanları
Yüksek puanlar için GeneratePress gibi sade bir tema, az sayıda bileşen, gerektiği kadar eklenti ve bloga hizmet veren hosting sunucusunun donanımsal ve yazılımsal özellikleri gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor.
İlk üçü için minimalist bir tutumda olmanız, son ikisi için de güvendiğiniz bir hosting hizmeti almanız yeterli.
Minimalizme bir örnek: Blogunuz için iletişim sayfası oluştururken muhtemelen bir iletişim formu eklentisi yükleyip sayfaya entegre edeceksiniz. Bu da fazladan bir eklenti ve gereksiz kaynak kullanımı demek.
En basitinden, iletişim sayfanızda yorum bölümünü açarak yorum formunu iletişim formu gibi kullanabilirsiniz. Mesela: iletişim.
Bunun dışında, blog ana sayfası yüklenirken dışarıdan çekilecek her türlü resim, kod vb konuları en aza indirmeniz faydalı olur. Ben buraya pek gelen giden olmadığından burada aktif olarak cache sistemi kullanmıyorum, siteniz yoğunsa belki cache kullanmak da isteyebilirsiniz.
Blogda kullanılan resimleri sıkıştırma gibi işlere hiç girmedim. Siz isterseniz veritabanı temizlemek için favori eklentim olan WP-Optimize bu işi de yapıyor.
Son olarak, bu konuyla ilgili internet ortamında çok daha çeşitli belki de daha faydalı kaynaklar bulacağınızı düşünüyorum ama çok detaya girmeden ana hatlarıyla burada yazdıklarıma dikkat ederseniz, WordPress blogunuzun hızlanması ve PageSpeed Insights’tan yüksek notlar almanız pek de zor değil.
WordPress 5.8 sürümüyle birlikte Bileşenler alanında blok sistemine geçildi.
Daha önce de hatırlarsanız WordPress 5.0 ile birlikte blok yazı editörüne geçilip, klasik editör terk edilmişti. Klasik yazı editörüne geri dönüş yolunu burada anlatmıştım. WordPress Topluluğu tarafından geliştirilen ufak bir eklentiyle sorun çözülmüştü.
Yine aynı topluluk tarafından geliştirilen Classic Widgets eklentisi ile WordPress bileşenlerinizi eski haline getirip, anam babam usulü düzenlemeye devam edebiliyorsunuz.
Eklenti sayfasında yazdığına göre 2022 yılına kadar desteklenecekmiş. Hatta gerekirse daha uzun bir süre için destekleriz diye de not düşmüşler.
Classic Widgets is an official plugin maintained by the WordPress team that restores the previous (“classic”) WordPress widgets settings screens. It will be supported and maintained until at least 2022, or as long as is necessary.
WordPress 2.x sürümlerinden beri alışageldiğimiz kolay iki yapı olan editör ve bileşenler menüsünün eski halini terk edemediğimden, classic editor ve classic widgets eklentileriyle yola devam ediyorum.
Blogda cache sistemi olarak bir yıla yakın bir süre için WP Fastest Cache kullandıktan sonra, blogun üzerinde barındığı paylaşımlı hosting sunucusunun LSCACHE modülünü devreye almasıyla LiteSpeed Cache’i de altı aya yakın bir süre kullanma fırsatım oldu.
Bu süreçte WP Fastest Cache, LiteSpeed Cache’e göre çok daha verimli bir şekilde çalıştığı için biraz önce tekrardan WP Fastest Cache yükleyip, ayarlarını yaptım.
Eğer sizler de WP Fastest Cache kurulumu ile ilgileniyorsanız, ilk kurulum sonrası ayarları ile ilgili aşağıdaki yazı gerçek anlamda fikir verecektir;
LiteSpeed Cache’in Litespeed server üzerinde çok daha verimli çalışacağını düşünürken böyle bir durumun ortaya çıkması beni biraz şaşırttı doğrusu.
WP Fastest Cache sonrası Pagespeed Insights skoru Masaüstü: 99 Mobil: 92 olarak belirdi. Bu skorun dışında pratikte de LiteSpeed Cache’e göre bariz bir hız farkı hissettiğimden eskiye yani WP Fastest Cache kullanımına dönmemin daha doğru olacağını düşündüm.
Bu arada buradaki kıyaslama kendi kullandığım paylaşımlı sunucu üzerinden yorumlandı. Blog sahibi dostlar bu iki eklentiyi de deneme fırsatı bulabildilerse bu yazıya durumu belirtmeleri acayip aydınlatıcı olur.
Kısa birkaç paragrafla benim penceremde durum budur. Şimdi ”cache nedir ?” diye bir yazı görmek istemez kimse. O yüzden sizi hiç darlamayalım dedim.
2009 yılından beri devam eden WordPress maceramda şu temaları kullandım;
Spring Loaded
Infoist
Iconic One
Sparkling
Yirmi Yirmibir
Neve
Founder
Spring Loaded
the449 tarafından yazılmış olan Spring Loaded, adına yakışır şekilde ilkbahar ve yeşil esintili, çayır çimenle dolu tam bir old school temaydı.
Spring Loaded
Küçük bir header , sidebar, yerleşik arama çubuğu ile şirin ve temiz bir tema.
Bu temada o zamanlar kendim için not ettiğim Linux komut pratiklerim ve çeşitli konfigürasyonlarımı yayımlıyordum. Tam bir geliştirici blogu temasıydı.
Themonic tarafından geliştirilen Iconic One, 2.1.8 sürümüyle 20.000’den fazla WordPress blogda kullanılıyor.
Iconic One
Son güncellemesini 6 Kasım 2020’de alan bu tema, tamamen temiz ve sade tema arayanlar için harika bir çözüm.
Özellikle geliştirici blogu (dev-blog) açıp, kod paylaşımı yapacaksanız, herhangi bir konuda How – to (Nasıl yapılır ?) belgeleri oluşturacaksanız, bu temayı size rahatlıkla önerebilirim. Ya da minimal kişisel blog teması olarak da kullanabilirsiniz.
Iconic One’ı Türkçe’ye Poedit programıyla çevirmiştim. Eğer bu temayı Türkçe kullanmak isterseniz, benimle iletişim kurmanız durumunda çeviri dosyalarını yollayabilirim.
Bu tema eski blogumun zirveye oynadığı zamanlarının teması. O zamanki Google etkileşiminden anladığım kadarıyla oldukça SEO dostu bir yapısı var.
Öne çıkan görsel seçeneği, yan bileşen, footerda üç ayrı bileşen imkanı (ben kullanmıyorum) ve daha özelleştirilebilir bir ortam sunması sebebiyle bu tema üzerinden devam ediyorum.
WordPress.org’un söylediğine göre 30.000’den fazla blogda etkin olarak kullanılıyor.
WordPress 5.6 sürümü ile birlikte standart olarak gelen tema.
Yirmi Yirmibir
WordPress öntanımlı temalarından yaklaşık sekiz yıldır bezmiş durumdayken birden bu güzel temayı ortaya atıverdiler ve ben çok beğendim.
Blogu adeta bir tuval gibi kullanmanıza olanak veriyor. Bunun dışında benim gibi ”anam babam usulü” de kullanmaya devam edebilirsiniz (Ana sayfada metin özetleri ve altta bileşenler şeklinde).
Yirmi Yirmibir’in klasik editör yerine blok düzenleyici ile daha verimli kullanılabildiğini fark ettikten sonra, ”ücretsiz sürümüyle blog görünümü üzerinde tam kontrol sağlayabileceğim bir tema” arayışına girmiştim ki Neve‘ye rastladım.
Neve
Bu temanın en sevdiğim özelliği, ücretsiz sürüm kullanmanıza rağmen sanki bir Pro sürüm kullanıcısıymışsınız gibi destek alabilmeniz.
Örneğin tema güncellemesi sonrası tek tıkla önceki sürüme rollback yapma imkanınız oluyor. Ya da ücretli temalarda var olan ”bilmem kaç şablon içerisinden görünüm seç” olayı artı footer’ı tema arayüzünden editleyebilme gibi hoşunuza gidebilecek birçok seçenek mevcut.
Peki ben ne yaptım ? Durdum mu bu temada ? Tabii ki hayır. Daha bir ay bile geçirmeden, gönlüm yeni bir temaya kaydı.
Bu arada adamlar o kadar ilgili ki, neden temayı kullanmayı bırakacağınızı çoktan seçmeli bir anketle pop – up pencerede soruveriyor. Hatamız varsa söyleyin gibilerinden.
200.000’den fazla blogda kullanıldığını da not düşelim.
Denediğim tema sayısı epey fazla olmasına rağmen bu dört tema dışında tutunabildiğim bir tema olmadı. (Yirmi Yirmibir teması ile devam ettim)
Bunda, ücretli temaları gereksiz bir maliyet olarak görmemin ve ücretsiz tema havuzunun sıklıkla birbirini tekrar eden seçeneklerden oluşmasının etkisi büyük olsa gerek.