Yeni Tema, Yeni Umutlar: Yirmi Onaltı

Selamlar millet,

Temiz ve okunabilir bir WordPress temasına ihtiyacım vardı ve bloga başlayalı iki yıl olmasına rağmen, tam olarak istediğim gibi bir ücretsiz tema bulamamıştım.

Ta ki YirmiOnaltı temasını öylesine deneyene kadar.

Aslında YirmiOnaltı, adından da anlaşılacağı üzere 2016 yılına ait standart tema. Yani kendisi yeni değil fakat bu blog için yeni.

Bu temayı daha önce denesem biçimle ve altyapıyla uğraşmak yerine içeriklere daha rahat odaklanabilir ve blogu belirli bir istikamete sokabilirdim diye düşünüyorum.

Neyse, aradan iki yıl geçse de hiçbir şey için geç değil. 🙂

Şimdi biçimsel ve altyapısal konularda yeterince tecrübe kazanmanın rahatlığıyla yazma işine odaklanabilirim.

Bu konuda bir önceki yazıda olaya biraz karamsar baktığımı fark ettim. Genelde sıfır okurlu bir blogun hayatına devam etmesi çok mantıklı bulunmaz. E burası da Şafak kardeşim dışında neredeyse sıfır okurlu bir blog. Sağ olsun kendisi hemen her yazıya elinden geldiğince yorum yaparak katkı sağlıyor. Zaten blogun ilk yorumu da ondan gelmişti. Bu vesileyle kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ehem, ne diyorduk. Ben bu blogun okuru olmamasına rağmen var olmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Blog her ne kadar ciddi bir takipçi kitlesine sahip olmasa da kendim için burada yazmaya devam etmek istiyorum. Burada hemen her konuda kısa ya da uzun bir şeyler karalıyorum ve bu tamamen anlık ilhama dayalı oluyor. Açıkçası içimi döküyorum. Burayı açık tutarak, zamanla bir şeyler hakkında düşüncelerimin ne yönde değiştiğini görmek de benim için bir kazanım olacaktır. Blog yazmaya ilk adım attığım 2009 yılındaki (wordpress.com) içeriği silmesem şu an 13 yıllık bir birikim oluşacaktı ki bu bence kıymetli bir şey. Sizi bilmem ama ben bazen geriye dönüp kendi evrimimi görmeyi seviyorum. Gerçi çoğu insan da böyledir herhalde, değil mi ?

Hadi 2009 – 2011 arası yazdığın blogu sildin, bari 2012 – 2016 arası kendi domaininle yayın yaptığın blogu silme be (Kendime serzeniş). İkinci blogu Google da çok severdi ve organik ziyaretçi gönderirdi, neden bilmem. 🙂 O zamanlar sosyal medya hesaplarıma yazdığım teknik konularla ilgili yardım isteği ya da teşekkür için birçok dm alırdım. Hatta mesaj yazan çok kaliteli insanlarla da bu vesiyeyle denk gelmiş olurduk ve bu da gerçekten ayrı bir keyifti.

Blog konusundaki maceralarımı biraz daha detaylı olarak yine bir başka blog yazarı olan Ali kardeşime şurada anlatmıştım. Merak edenler orayı da yan sekmede açabilir.

Konu da epey dağıldı be.

Özet geçecek olursak, eskiden yaptığım hatayı yapmamak ve kendime notlar düşmek adına yazmaya ve takibimdeki blogları okumaya, elimden geldiğince yorum bırakarak katkı vermeye devam edeceğim.

Bu arada yazı kategorisi olarak finansal konulardaki bilgi birikimimi buraya aktarıp aktarmama konusunda düşünüyorum.

Ne yazacaksın ?

derseniz, finans alanında özellikle FIRE konsepti çok ilgimi çekiyor ve bu konuda ben de bir şeyler karalayabilirim. Hatta yeni bir serüvene başlayıp, her ay duruma dair özetler şeklinde notlar tutabilirim. Takip edilir mi, yine zor. Çünkü bu blogu sosyal medyaya bulaştırma konusunda oldukça katı düşünüyorum ve böyle olunca da iş daha en baştan güdük kalıyor. Devir web 2.0 devri hatta onu da geçtik Metaverse filan konuşuyoruz.

YirmiOnaltı’dan hiç bahsetmedin diyenler, kullanışlı ve ücretsiz bir tema işte. Neyinden bahsedeyim. Google da bize kızacak, başlığa bak içeriğe bak diyecek ama bir kere de böyle olsun.

Enough internet for today.

via GIPHY

Turhost’tan Linux Mint Yansı (Mirror) Hizmeti

Küçük ya da büyük ölçekli bir web sitesi yönetip de Turhost’u bilmeyen kişi sayısı pek azdır. O yüzden doğrudan konuya gireyim.

Kaliteli içeriklerini ilgiyle takip ettiğim Turhost Blog‘da gezinirken, Linux Mint’i anlattıkları blog yazısına denk geldim. Daha sonra yazının içinde Linux Mint yansısına link verildiğini görünce hem şaşırdım hem de yerel kullanıcılar için sevindim diyebilirim.

Teknik anlamda güçlü bir altyapı üzerinden yansı hizmeti verilmesi, ülkemiz üzerinden hem Linux Mint ISO kalıplarının indirilmesi hem de repository üzerinden dağıtımın güncellemelerinin ve program paket yüklemelerinin daha hızlı ve kesintisiz indirilmesinin sağlanması anlamına geliyor.

Zamanında Linux Mint geliştirici ekibinin resmî olarak tanıdığı yerel topluluğunda (local community) epey zaman harcamış birisi olarak bu detayla maziye ufak bir yolculuk yaptım diyebilirim.

Şimdilerde yerinde yeller esen yerel toplulukta 2011-2013 arası aktif olarak görev almıştım ve orada hem kullanıcı desteği hem de çeviri (yerelleştirme), kullanıcı kılavuzlarının oluşturulması, topluluğa ait e-dergi olan ROOT e-dergi’de köşe yazıları gibi katkılar verme fırsatı yakalamıştım.

Yine bu topluluk üzerinde gerek sohbetiyle gerek GNU/Linux üzerindeki deneyimleriyle bizlere katkılar sağlayan, üniversite hayatının yer yer sıkıcı günlerinde adeta bir kaçış noktası olarak gördüğüm deneyimli Linux Mint kullanıcıları ve ortamı gerçekten efsaneydi.

Linux Mint yerel topluluğunun içinde o dönem gerçekten çok kıymetli insanlar vardı ve içlerinden özellikle bir ismin geek’lik derecesi o kadar fazlaydı ki. Adamla pidgin’de XMPP üzerinde naber nasılsın muhabbeti esnasında BİM Profiterolü yediğimi söylediğimde, profiterolü üreten şirketin tarihi serüvenini anlatacak kadar bilgi doluydu.

Linux’a, PHP’ye dair bilgi vermediği bir zaman oluşmuşsa profiterol fabrikasıyla ilgili bilgiler edinebiliyorduk kendisinden. Kendisinden bir şey öğrenmediğimiz zaman pek azdı yani.

wget komutunun inceliklerinden, SMF forum üzerinde cookie ataklarıyla yetki elde etmeye, oradan SSH bağlantısının temellerine, .BASH betiklerine, .deb paketi hazırlamanın inceliklerine ve o zamanki camianın kendi içinde yaşadığı rekabete dair hemen hemen her konuda sohbetler ederdik.

Eren, bu işleri külliyen bıraktık ve denk gelmen çok çok zor ama eğer bu yazıyı okuyorsan selam sana dostum. Laf aramızda, Eren’in şöyle ilgin bir özelliği vardı; öğrettiği adamın kendisini geçmesine asla bozulmazdı ve kendisinden daha iyi olması konusunda desteklerdi. İş hayatına atıldığımdan beri böyle bir şeye rastlamak çok zor. Çalışma alanınız hangi alan olursa olsun.

Bir de işleri külliyen bırakmak demişken, o günler iyi ve hoştu ama ne hayatsız adamlarmışız be. Öyle böyle değil ama gerçekten hayatsızmışız. Şu an istesem de o frekansta bir yaşam döngüsüne sokamam kendimi. Beden de kaldırmaz zaten o kadar saat bilgisayar başında yaşamayı. İyi ki de tadında bırakmışız netice olarak.

Biraz önce yazıda bahsettiğim e-dergi’nin tüm sayıları halen harici diskimde duruyormuş bu arada. Eğer okumak isteyen olursa, yarı anonimliğimi bozmak pahasına olsa da dropbox üzerinden paylaşabilirim.

Velhasıl, Turhost’un Linux Mint yansı haberinden maziye gittik, geldik iyi mi.

Not 1: Vakt-i zamanında Linux Mint 17.3 Cinnamon sürümü kalıpları hacklenmişti.

Tabii bu olay, biz Linux Mint desteği vermeyi bıraktıktan seneler sonra oluyor ve ben de yine es kaza denk gelip epey şaşırmıştım. Talihsizlik resmen. Forumda hep md5sum kontrolü yapın derlerdi de sallamazdım. İndirdiğim kalıbı doğrudan kurardım. Demek ki böyle şeyler olabiliyormuş.

Not 2: Bahsettiğim yerel topluluğun tüm altyapısı Özkula Internet Hizmetleri sponsorluğunda barınıyordu. Bu blogun Özkula üzerinde devam etme sebebi de maziye tatlı bir atıftır aslında.

Not 3: Son olarak, sekiz yıldır macOS’ciyiz ama bu döviz kurlarıyla ne kadar uzun sürecek tartışılır.


Photo by imgix on Unsplash

Google Analytics İzleme Kodunun Akıbeti

Selamlar dostlar,

Google Analytics üzerinden web ortamındaki mülkümüze özel bir .js kodu oluşturup, o kodu temada .header şablonunun en başına ekliyorduk ve site metriklerini takip etme imkanımız oluyordu.

Açıkçası daha önce anlattığım UBlock Origin gibi eklentiler sağ olsunlar, Analytics üzerindeki veriler hep bir buruk hep bir eksik kalıyor. Sen yoksan bir eksiğiz. Serbest çağrışım.

Ehem. Ne diyordum. Hem bu sebeple hem de PageSpeed‘i olumsuz yönde etkilediğini gördüğüm için bu kodun işlevsel olmadığını düşünmeye başladım ve kullanımdan kaldırdım.

Tek derdimiz bu olsun. İşte bu da benim için: derdini sikeyim butonu.


Photo by Myriam Jessier on Unsplash

WordPress Bileşenleri Eski Haline Getirin: Classic Widgets

WordPress 5.8 sürümüyle birlikte Bileşenler alanında blok sistemine geçildi.

Daha önce de hatırlarsanız WordPress 5.0 ile birlikte blok yazı editörüne geçilip, klasik editör terk edilmişti. Klasik yazı editörüne geri dönüş yolunu burada anlatmıştım. WordPress Topluluğu tarafından geliştirilen ufak bir eklentiyle sorun çözülmüştü.

Yine aynı topluluk tarafından geliştirilen Classic Widgets eklentisi ile WordPress bileşenlerinizi eski haline getirip, anam babam usulü düzenlemeye devam edebiliyorsunuz.

Eklenti sayfasında yazdığına göre 2022 yılına kadar desteklenecekmiş. Hatta gerekirse daha uzun bir süre için destekleriz diye de not düşmüşler.

Classic Widgets is an official plugin maintained by the WordPress team that restores the previous (“classic”) WordPress widgets settings screens. It will be supported and maintained until at least 2022, or as long as is necessary.

WordPress 2.x sürümlerinden beri alışageldiğimiz kolay iki yapı olan editör ve bileşenler menüsünün eski halini terk edemediğimden, classic editor ve classic widgets eklentileriyle yola devam ediyorum.

WP Fastest Cache / LiteSpeed Cache

Selam dostlar,

Blogda cache sistemi olarak bir yıla yakın bir süre için WP Fastest Cache kullandıktan sonra, blogun üzerinde barındığı paylaşımlı hosting sunucusunun LSCACHE modülünü devreye almasıyla LiteSpeed Cache’i de altı aya yakın bir süre kullanma fırsatım oldu.

Bu süreçte WP Fastest Cache, LiteSpeed Cache’e göre çok daha verimli bir şekilde çalıştığı için biraz önce tekrardan WP Fastest Cache yükleyip, ayarlarını yaptım.

Eğer sizler de WP Fastest Cache kurulumu ile ilgileniyorsanız, ilk kurulum sonrası ayarları ile ilgili aşağıdaki yazı gerçek anlamda fikir verecektir;

WP Fastest Cache: Kurulumu – Ayarları | DEV REHBER!

LiteSpeed Cache’in Litespeed server üzerinde çok daha verimli çalışacağını düşünürken böyle bir durumun ortaya çıkması beni biraz şaşırttı doğrusu.

WP Fastest Cache sonrası Pagespeed Insights skoru Masaüstü: 99 Mobil: 92 olarak belirdi. Bu skorun dışında pratikte de LiteSpeed Cache’e göre bariz bir hız farkı hissettiğimden eskiye yani WP Fastest Cache kullanımına dönmemin daha doğru olacağını düşündüm.

Bu arada buradaki kıyaslama kendi kullandığım paylaşımlı sunucu üzerinden yorumlandı. Blog sahibi dostlar bu iki eklentiyi de deneme fırsatı bulabildilerse bu yazıya durumu belirtmeleri acayip aydınlatıcı olur.

Kısa birkaç paragrafla benim penceremde durum budur. Şimdi ”cache nedir ?” diye bir yazı görmek istemez kimse. O yüzden sizi hiç darlamayalım dedim.

Yine görüşürüz.